Ata, Mustafa Y. (2016) İstatistiksel Danışmanlık Üzerine Seçme Yazılar

Danışan ve Danışman Stereotipleri

Hyams, Lyon(1970)Practical psychology of biostatistical consultation, Biometrics, 27:201-211’den Türkçeleştirildi.

Biyoloji bilimcilerine verilen danışmanlığın sıkça iletişim güçlükleri ile nitelendirilmesi noktasından hareket ederek bu makale, danışmanlar ve müşterilerinin görünürdeki farklı beklenti ve davranışlarını ele alıp bunların nedenlerine inmeye çalışmaktadır. Genel hususlar ve kişiler arası sorunlar, stereotipik karakterler biçiminde gözler önüne serilmektedir. Danışmanlık ilişkisini iyileştirmek için, müşterinin konumunu onun açısından anlamaya ve danışmanın kendisine daha gerçekci bir değer biçmesine dayalı öneriler geliştirilmektedir.

Bir çoğunun danışmanlık deneyimi benimkinden daha fazla olan bir okuyucu kitlesine bu konuda bir ders vermek epey bir cüret ister. Danışmanlıkta karşılaşılan iki taraflı sorunlarla ilgilenmede yardımcı olan, tıp ve istatistik alanlarındaki ortak geçmişime işaret ederek, bu girişimi en azından kendime, kısmen haklı çıkarabilirim. Ayrıca, danışmanlığın sık sık zorlukla nitelendiği önermesini kabul edersek, bu ‘sorunla’ akıllıca uğraşmak için çaba harcamaya değer. Son zamanlarda başka yazarlar, kaynaklarda sayılan çok güzel birkaç makalede danışmanlık sorunlarına eğilmişlerdir. Farklı çizgilerde düzenlenmiş bu makalelerin çoğu danışmanlık sorunlarının farklı yönlerini vurgulamaktadır.

 

İdeal Danışman

Önce, çaba ve beklentilerini göstermek için, istatistikçi tarafından hayal edildiği gibi ‘İdeal Danışmanlık’ı ele alalım. Bir danışmanı ideal olarak nitelemek onun görgül anlamını yadsımaktır. ‘İdeal Danışmanlık’ bir danışmanlık değildir. O, temel amacı bir ‘gerçek’i aramak olan akılların gönüllü bir buluşması ve enerji birliği biçiminde bir birarada çalışmadır. Böyle buluşmalarda her iki taraf bir birlerinin temel dillerine aşinadır. Biyolog temel istatistik konusunda birkaç ders almıştır ve dolayısı ile  istatistiği tek ve değerli bir bilim dalı olarak takdir eder. İstatistikçi de ev ödevini yapmış ve deneycinin balta girmemiş ormanındaki direyin ilişkilerine ve isimlerine kendisini alıştırmıştır.Bilgi ve anlayış sempati ve saygı doğurduğundan, araştırmacı istatistikçiyi, bu çok önemli bilimin uzman temsilcisi olarak görür. İstatistikçinin eşşiz katkısına minnettarlığı, onun kişisel becerilerini tanıdıkça yüksek sıçramalarla artar. Söylemeye gerek yok, duygular karşılıklıdır. Buluşmalar özendiricidir;düşünme ve üründe üretkendir. Çalışma (bir bütünün parçalarının toplamından daha büyük bir  bütün) gestalt oluşturur. Araştırma, akşam yemeğinde hanımı sessizce ızdırap çekerken (ya da bir yumruk atarken) birisini bir karalama kağıdı destesi ile meşgul tutan türden üzerinde kafa yormanın zevk verdiği  zorlu istatistiksel sorunlar ortaya çıkarır. Telaşsız bir sürede, üzerinde düşünülenler, herkesin en iyi beklentilerine uyan bir tasarıma, bir deneye ve bir çözümlemeye dönüşür. Çeşitli raporlar yazmak kolaydır. Bazen biyoloğun adı ilktir, bazen de yöntemcinin; hiç farketmez. Bu yazmalar dergi editörlerince büyük ilgiyle karşılanır ve ‘uzman’ eleştirmenler takıma bir zorluk çıkarmazlar.İlk deneyler doğal olarak diğerlerine yol açar ve üretilen bilgi önemli bir pratik uygulama bulur. Sonuçta insan yaşamını kurtarır ya da ızdırabı azaltır. En sonunda, ve haklı olarak, birlikte çalışanlar Nobel Tıp Ödülünü kazanır ve gayet doğal olarak aldıkları parayı sorun çözmeye ‘bilim dalları arası yaklaşımı’ teşvik eden okullara bağışlarlar.

Bu rüya, danışmanlık yapan biyoistatistikçinin arzu ve beklentilerine değinmiş olabilir. Onun ‘Gerçeğe, Saygıya, ve Ödüle’ yönelik ütopik çabalamalarını ve  can atışlarını gösterir.

Ama gerçekler nedir? (Kimisi çalışma odama adım atmış) aşağıdaki olumsuz müşteri stereotipleri, bu deneyimlerin berbat arka bahçesini gösterebilir. Çoğu müşterinin makul kişiler olduğunu itiraf ederken, bu uç tanımlamalar daha sıradan iletişimlerdeki patodinamik mekanizmaları aydınlatmaya yardım edebilir.

Danışan Türleri

Olasılıkçı’nın tek ilgilendiği anlamlı bir ‘p’ değeridir. Ve daha küçük rakam, daha büyük mutluluktur. Yirmi yıldır gülmeyen adam, p<0.001 olduğunu duyunca, ansızın kahkadan kırılır. Bu türün çoğu bireyi bunun ‘anlamlı’ olduğunu bilse de, I. Tip hatanın anlamını anladıkları kuşkuludur. Bu rakamla ne yapılacağından pek emin olmayan daha az engin bilgili araştırıcılar, alaycılık katılmış bir sesle, ‘Bu şeylerle kullanılacak sihirli sözcükler nedir?’ diye sorabilirler. Bu, gerçeğin bir  anıdır. Böyle bir soruya verilecek yanıt erkeği oğlan çocuktan ayırt eder. Sonuçta, Olasılıkçı iki altçeşitte gelir. Sınamanın biçimini size bırakanlar, ve kaçınılmaz olarak uygun olmayan belli bir sınama biçiminde ısrar edenler.

Rakam Toplayıcı çalışmasına geçen Mayıs’tan üç yıl önce başlamıştır. Ndaneyin kaleodoskopik bir dizisini gerçekleştirmiştir ve göğsüne bastırılmış sekiz düşey inçlik isli veri çarşaflarını dengelemeye çalışarak ofisinizden içeriye tökezler. Bir sandalyeye çökmüş olarak, en büyük güçlüğü deneylerini açıklama ve sorularını ifade etmededir. ‘Başkası için fazla karmaşık ama benim anlamam için  daha az açıklama yeter’ savunucu havası kokar. Bununla birlikte, belirli bir isteği vardır. Özünde der ki: ‘Burada sert süyah mermerden bir dağ var ve kayaların içinde rasgele bir yerlerde değerli mücevherler gömülü. Mücevherleri çıkar!’. Ayrıca ödeneğin yenilenmesi ve yayının son teslim tarihi için, işin izleyen üç gün içinde bitirilmesinin çok önemli olduğunu da gayet açık biçimde koyar. Ve böylece biyoistatistikçi mevzilenmelidir. Yakutu bul; deneyci satsın ve tüm parayı cebine indirsin. Renkli camdan başka bir şey bulma ve danışman suçlu olsun.

Seyrek Görülen Asalak, danışmanı koridorda durduran ya da öğle yemeğini kısa dostça bir sohbet için kesen hafiften tanıdık biridir. Hava ya da dünya durumuyla başlayarak, konuşmayı çabucak asıl amacına yöneltir: deneyinin çözümlenmesi ya da ‘Şu verilerle ne yapmam gerektiğini düşünürsün?’. Sözde ilgisiz bir biçimde tüm önermeleri kabul ederek, biyoistatistikçi bilirkişiliğinin hoş, ama  zaten bildiği birşeyin gereksiz bir doğrulanması olduğunu da açıkça belirtir. Tüm öneriler tamam, ancak biri…Bir ofis ziyareti önerisi hata olur. Daveti istemeyecek ve onu danışmanın bir yetersizliği olarak yorumlayacaktır. Her şeyden öte, resmi bir ziyaret yapma niyetinde değildir ve yönlendirilme gereksinimini ne kendisine ne de bir başkasına asla itiraf etmeyecektir. O bir ‘kendin-et, kendin-bul’dur. Danışman onunla aylarca ya da yıllarca karşılıklı bir oyunda olabilir, ancak kaçınılmaz alın yazısı bir günde,  kendisinden yapılan çözümlemeler için ve son taslağa eklenen yazın başvurularını isteyen ciddi bir telefon çağrısı alır. Ve eğer istatistikçi bu kadar emilmişse, bu kez bilgi vermemeyi hiç seçemez. Neyse ki müşterinin bu biçimi danışmanın adından – dip notunda bile – hiç bahsetmez, ve böylece birisinin kaybedeceği tek şey yerel ünü olur.

Amatör İstatistikçi, resmi bir eğitim ve deneyimi olmayan tüm iyi politikacı, psikolog ve istatistikçilerin  hepsinin de gerçekten akıllı kişiler olduğuna inanır. Danışmasının tek nedeni, sadece ileri düzeydeki bir matematiksel istatistik kitabını iyi anlayabilmek için altı ya da yedi saat  ayıramamasıdır. Ardından gelen oyundaki danışmanın rolü, teknisyen rolüdür. Müşteri, uygulanacak çözümleme biçimine ya da kullanılacak sınamaya geçmede tez canlı, çözümlemeden önce düşünmek sanki istatistikçinin güven oyununda hesaplanmış bir hamleymiş gibi, kurnaz ve bilgiç bir gülümseme ile, sonuçta  ‘Şimdi onu, olduğundan daha fazla büyütme’ diyerek, düşünmek için zaman isteyen  birinin karşı çıkma ve itirazlarını savuşturan yöneticiyi oynar. Görünüşte dünyevi akıllı ve kalın derili bu ortak duyu düşkünü, gerçekten aşırı alıngandır. Ona hatalı olduğunu söyleme. Asla inanmayacaktır.

Uzun Mesafe Koşucusu, güneydoğu Bronx’un kenar mahallerinin ya da ortabatının bitki bir köyünde doğmuş ve yetişmiştir. Kendine güveni yoktur ve ‘onu yapmağa’ azimlidir. Üç buçuk gibi erken bir yaşta hızlı ve sıkı koşmaya başlamıştır. Kırk yıl  geçmiştir. Karşılaştığınızda (ki her zaman onun ofisinde) önemli bir adam olduğu aşikardır. Makamında mütevazi bir tavırla, danışmanı sıcak bir gülümseme ve sıkı bir tokalaşma ile karşılar ve sonraki beş dakikayı ona çalışmasının önemini ve geleceğini anlatarak harcar. Ancak işin kendisine ilişkin hiçbir şey yoktur. Görüşme çabucak biter. Bir kolu danışmanın omuzunda, onu kirli ayrıntılar için buyruğundaki ikinci yada üçüncü kişiye götürür ve kendisi Rusya’dan gelecek önemli bir telefon için  ayrılır. Sizin için (ya da çalışması için) hiç zamanı olmadığı besbelli de olsa, hoştur ve iyi ödemede bulunur. Asıl emri kurmaylarınca ifade edilerek yavaştan ortaya çıkar: ‘Herhangi bir şey söylemek için, bir şey bul!’ Kritik soru şu: ‘Bu adam niye hala koşuyor?’ Mükemmel nedenleri vardır. İki adım gerisindeki, kendisi gibi azgın ve hızlı bir biçimde tırmanan, kendisini çukurun içine aşağıya, aşağıya, daha aşağıya itmek ve boğmakla tehdit eden uzanmış kollar, korkunç bir şeytanlar korosu, Hatalarıdır!

Bu stereotip tanımları, bir dizi amaç için yararlıdır. Bunların en önde geleni, çok fazla ihtiyaç duyulan boşalmayı yazara verir. Vekaleten okuyucuya da benzer bir hizmet sunabilir. Ancak bu bencil kaygılardan öte, uç karakterlemeler sorunları tanımlama ve incelemeye yardım eder. İlgi odağımızı muğlak hoşnutsuzluklardan tartışmasız açık sorunlara yöneltir. Uç durumlarla uğraşmanın nadiren olacağını kabul ederek,  daha sıradan danışmanlıktaki benzer eğilimleri ortaya çıkarma ve anlamada, uçtakileri çözümlemeden yarar sağlanılabilir. Sıradan ve uç arasında bir sınır yoktur. ‘Normal’ işleyişi, normal olmayanı inceleyerek daha iyi anlayabiliriz.

Stereotiplerin Olumsuz Yönleri

Bir özellik tanımlanan tiplerin hepsine de uyar: bu araştırmacılar gerçeği arıyor olabilirler, ancak onu istatistikçi ile aramıyorlar. Onun gerçeğe yaklaşımı genellikle istenmez – ya da aranmaz. Sonuçta, yanlış biçimde danışman için bu araştırmacıların tüm dürüst bilimsel çabaların, ‘gerçekten ne olduğunu arama’, güdüsel özünü kaçırdıklarını zannetmesi kolaydır. Bu yorum güçlü düş kırıklığı ve acılı duygulara vesile olabilir.

Ayrı ve değerli bir bilim dalı olarak istatistiksel düşünceyi anlamak ve takdir etmekten bu stereo-tiplerin hepsinin  de yoksun oldukları açıktır. Karıştırdıkları şey, biyo-istatistiğin alanını ya çok dar ya da çok geniş tutma yönündeki eğilimleridir. Kimileri, Amatör İstatistikçi ve Olasılıkçı gibi, istatistik bilimini, dergi editörlerinin ve istatistik lobisinin besleyip büyüttükleri Ortak Duyunun ya da Cebirin yan bir sürgünü olan bazen gerekli ve bazen de zararlı bir araç gibi görür. Kandırıldığı duygusuna kapılan müşteriler için, bu düşmanca duyguları istatistikten onun temsilcisine çevirmek kolaydır. Aynı biçimde kolayca, danışman da, bilime karşı belirgin saygı yokluğunu kendisine karşı yapılmış bir davranış olarak yorumlayabilir. Ek olarak, istatistiğin değerinin ve karmaşıklığının bu kadar hafife alınması,  danışmanı karşılaşılan sorunlara basit ve belki de yanlış çözümler üretmenin rahatsız edici konumuna koyar.

Bir başka müşteri grubu, Sayı Toplayıcılar ya da Uzun Mesafe Koşucuları gibi, istatistikçinin biyoloji çalışanının etkin işbirliği olmadan, kaosa düzen  ve karışıklığa açıklık getirecek bir vudu büyücüsü olduğunu hissetmelidir. Bu kişiler, disiplin hakkındaki  azıcık bilgileri ile, sihirli güçler tasarlamayı tercih ederler ve bunu kendi gereksinimlerine hizmet edecek biçimde genişletirler.Sonuçta, biyoistatistikçinin, kendilerinin sorunlarını onlar için çözmesini beklerler ve böylece onun omuzlarına gerçekçi olmayan büyüklükteki bir sorumluluğu yüklerler. Görünüşe göre, birazcık bir bilinmeyenle yüz yüze gelen insanlar şu doğal olmayan ve ikilemli biçimlerde davranmaktadırlar:etki alanını irrasyonel olarak sınırlamak ve genişletmek. Temel sorunlarımızdan birini oluşturan bu gerçek, aslında bilimimizin bunlar için bilinmez oluşudur.

Böyle araştırmacılarla çalışmada kendini gösteren bir başka olumsuz özellik, bu danışmaların  danışmanı bir kullanılıyor olma duygusu içinde bırakabilmesidir. Duygu gayet akla yakındır. Kullanılmaktadır. Aşağılanmış olmaya ve onun ortaya çıkardığı umutsuzluk duygusuna bağlı olarak bu kendisinde düşmanca bir tepkiyi kamçılar. Ve hatta bu kullanma karşılıklı olsa bile-danışman araştırmacıyı bir veri kaynağı, bir saat istatistiği, veya kolay bir yayın kaynağı olarak kullanabilir-uzlaşma uygun bir etkileşimle sonuçlanmaz. En azın verilip alınabildiği kadar çoğunu almak için birbiriyle yarışılan soğuk savaşın bu biçimi, her iki tarafın karşılıklı keşif serüvenini ve ortak bir hedefe doğru birlikte çabalama dostluğunun rahatlığını tanımaz. Gerçeği-arama tutkusunu yadsır. Bir açıklığın, içtenliğin, ve dürüstlüğün yokluğu ile nitelenen böyle etkileşimler, üstün nitelikli bir ürüne katkı getirmez.

Tanımlananlar gibi müşterilerle çalışmaya ilişkin daha bir çok olumsuzluklar vardır. Örneğin, danışmanın katkıları,daha sonraki yayınlarda ortak yazarlıkla genellikle doğrudan ödüllendirilmez. Çalışmanın istemleri genelde ilginç matematiksel problemler içermez. Gerçeğin, Saygının ve Ödülün hepsine birden ulaşmak zordur.

Sonuçta, bazı buluşmalar zorlanmış gibi görünür.Bazı müşteriler, değişik nedenlerle, biyo-istatistikçinin işbirliğini istememelidirler bile. Yine de, kendileri için gerekeni yapamayacaklarına inanırlar. Böyle buluşmalar, kötü ilişkilere ve dışarıda karşılıklı kaçışa yol açacak etkileşimin tüm niteliklerini içerir. Bizim meslekte de bu sıkça yaşanır.

Bu sorunların bir çözümü var mıdır? Olduğuna inanıyorum.Bu olumsuz tiplerin çoğunun bulunduğu  bir durumla lanetlenmiş bir danışmana açık olan seçenekleri inceleyerek başlayabiliriz. (Bu yaklaşım, uç durumu geliştirmenin doğal bir uzantısıdır. Müşterilerin çoğu, sempatik, zeki ve çok değer bilenlerden olsa da, onların tipolojisinin incelenmesinin sorunlarımızın anlaşılmasına fazla yardımı dokunmaz.)

Eldeki Seçenekler

Danışman, sıkıntılı bağlantıdan çekilebilir, müşteriye karşı aceleci bir  ‘tavır takınır’, ya da sınırlı rolünü kabul eder.Sorunlara bu çözümler, diplomaside en iyi değildir. Etkileşimlerinin yetersiz yönlerini geliştirme daha verimli olacaktır, bu seçim en büyük zorlukları getirse de.

Danışmanlığı geliştirme yeteneği, bir dizi etkene bağlıdır. Bunlar, buluşmanın erken olumsuz bileşenlerini kabul etmeyi, (bazı yönlerini tartışmış olduğumuz) kendi beklenti ve güdülerinin sürekli bir bilincinde oluşu,ve müşteriyi daha bir iyi anlayışı içerir. Bu son nokta ayrıntılandırılmalıdır.

Çok sık olarak istatistiksel danışman, katkıcı-müşteriye karşı mesleki eleştirmen rolüne konur-ya da kendisi bu role soyunur. Araştırma çalışanı, ürününü oluşturmak için uzun süre, azimle ve sıklıkla hayal gücünü kullanarak emek harcamıştır. Çalışması,niteliği ne olursa olsun, yine de kişisel değerinin etkileyici bir uzantısını gösterir. Doğal olarak, çalışmasının (ya da kendisinin) kusurlarını işitmek için duyarlıdır. Ancak bununla beraber çalışmasını daha iyileştirmek için  bu eleştiriyi almalıdır. Ve  ne rahatsızlığı olduğunu bebeğin sahibine söylemek gibi tatsız bir sorumluluğu olan eleştirmen-danışmandır. Müşteri, sıklıkla yapıcı dağıtmanın bu biçimini nesnel olarak kavrarken, yine de mantıksız ama önemli bir duygusal düzeyde incinir. Bu danışmanla olan diğer ilişkilerini etkileyebilir ya da kendisini her hangi bir eleştiriye karşı artan bir hoşgörüsüzlük biçiminde gösterebilir. Buna ek olarak, ‘tavır-takınan’ biyoistatistikçiden gelen yersiz bir eleştirel vurgu ile müşterinin doğal duyarlığı arttırılabilir.

Danışmanın anlayışına ve onun dünyasının özel niteliklerinin farkında oluşuna duyduğu müşterinin gereksinimi, yukarıdaki ilintilere sıkıca bağlıdır. Seçtiği problem, biyoloji bilgisinin yapısal bir temeli üzerine eğilir ve anlamlı bir alış veriş için, hiç değilse en temeldekilerin kavranması gereken uygulama kolaylıkları gösterir. Konuşulan konuya ilişkin temel bilgiden yoksun bir danışmana, konunun temel kavramlarını açıklamak zorunda kalan bir müşterinin içine düşeceği düş kırıklığı ve  yılgınlığı bir düşünün. Eğer danışman, çalışılan alanın tanımlarına, varsayımlarına, ve olgusal temeline yabancı ise, emeğinin ve katkılarının sorunla uğraşan diğerlerince anlaşılacağından nasıl emin olabilir? Dahası, biyolojik problem istatistikçi tarafından kavranmadıkça, yalnızca iletişim açığını arttırabilecek, biyolojik olarak anlamsız, ancak olağanüstü karma karışık istatistiksel bir çözümleme üretebilir. Sonuçta,  çok ciddi biçimde müşterinin diline çevrilme gereksinimi olan bir dille konuşan danışman, araştırmacının anlatmaya çalıştığı konunun ve kendisini anlaşılmadığı duygusu içinde bırakılabilir.

İletişimdeki zorluk, t sınamasından başka matematikselliğe yüz vermeyen tıp dergilerine yazmalar verildiğinde daha da çok artar. İstatistikçi kendisine yöntemsel öğütlerde bulunurken biyolog, bir yandan söz konusu derginin ulaştığı okuyucuyu ve geçerli yayın ilkelerini düşünür ve  aynı zamanda da ‘istatistikiyatı’ yazılı tıbba çevirmeye çalışır. Araştırmacının şimdiki çalışmasının çeşitli bileşenlerinin göreli olarak dışardan alındığını biri anlamadıkça da, istatistikçi kendisine sunulan problemin araştırma çabasını tümünü temsil ettiğini düşünme hatasına düşebilir. Sonra da mantıksal olarak ama hatalı biçimde, her şeyin ustaca bir çözüme dayalı ya da bağlı olduğu sonucunu çıkarır. Bu bakış açısından tartışma, sunulan problemin genel fizyolojik bir varsayıma ortaklaşa katkı getiren bir çok önermeden çıkarılan ilginç ama çok önemli olmayan bir bilgi olmasından daha yönlü ve saldırgan bir görünüm kazanır. İletişimdeki böyle zorluklar müşteriyi güvensizlik duygusuna kaptırır ve  müşteri ilişkiyi sürdürmek istemeyebilir.

Biyoloji çalışanı da, hakkında hiç denecek kadar az bilgiye sahip olduğu bir bilim dalı ile ilişkiye girmeye korkabilir ya da isteksizlik gösterebilir. Bu engelleyici tepkiler ortaya çıkan kişisel bilgi açıklarından sıkılmaya ilişkin görülebilse de, ‘yabancı korkusu’ nun bu durumda farklı bir psikodinamik işleyişe bağlanması daha uygundur. Müşteri aslında (farkında olmadan), ‘bu istatistik işi’nin çalışması için gerçekten yaşamsal olduğu, ancak onun üstesinden gelmenin de kendisini aştığı konusunda endişe duyuyor olabilir. Bu, ya kavramların güçlüğünden ya da çalışmaya zaman olmamasından ötürü, doğrudur. Bir anlamda, yeni ve çalışması zor  bir konuya kendisini adama, ya da, kavrayışı ve denetiminin ötesindeki bir yönteme çalışmasını bağlamanın katlanılmaz seçimi ile yüz yüzedir. Çok doğal olarak, her ikisini de itici bulur ve her şeyin yolunda gitmesini dileyerek kendisinin bıçak sırtında yer aldığı bir deneyime girişir.

Müşteri ve danışman arasındaki olası bir başka çekişme noktası, kişilik farklılıklarına ilişkindir. Dilin kullanımında aşırı titiz kimileri kişilik türünün yumuşak bir değişken olduğunu ifade etseler de,  iyi psikologlar çoğu istatistikçinin düzenli yapılara ve (saplantısallık değilse) kusursuzluğa eğilimli olduklarını, biyologların ise daldan dala atlayan, güzelliğe evrensel yaklaşımı yeğleyeceklerini söyleyecektir. Hekimler, özel bir grup olarak, ek zorluklar gösterir. Aşırı bağımsızlığa ve saldırganlığa eğilimlidirler, bilimsel gereksiz süslemelerde sabırsızdırlar, ve bir takımda çalışmaktan çok gösteriyi yönetirler. Uygulamacı istatistikçi, öte yandan, takım çalışmalarında uzmanlaşır. Böyle farklılıklar kimi çatışmalara neden olmalıdır.  Dahası, Alvan Feinstein, müşteriyi vahşileştirebilen çeşitli  istatistikçi türlerine işaret etmiştir.  Karakteristik özelliklerin bir çoğunda bulunabileceği bu stereotiplerin kısa bir betimlemesi yerinde olur.

Danışman Türleri

  1. Model Kurucu, önüne gelen her türlü veri problem kümesini, en son ilgilendiği ya da hakkında bir şeyler bildiği bir modele uydurur. Müşteri tarafından sorulan ya da  biyolojik olarak önemli olan soruları araştırıp araştırmadığı dert değildir. Bu yüzden, müşterinin hikayesini dinlemek bu türü gerçekten ilgilendirmez. Müşteri onu tanımadan önce, o kendi önsel sorularını ortaya atmıştır. Model Kurucu, karanlık dar geçitte düşürdüğü anahtarı sokak lambasının altında arayan bir sarhoş gibidir. Baktı yerde ışık olduğuna işaret ederek, araştırmasının doğruluğunu gösterir.
  2. Avcı, ‘dağı oymağa’ yönlendiren Sayı Koleksiyoncusunun istatistikçi karşılığıdır. Avcı her veri kümesini enine boyuna derinlemesine bilgisayar çözümlemesine tabi tutar. Verileri yetersiz oldukça basit bir problem için, sonunda araştırmacıya 17 anlamlı sonuç içeren 14 inç boyunda bir bilgisayar çıktısı sunar. Bu rakamlar, kendilerinden başka bu yer yüzünde her hangi bir şeyle bir ilişki taşımazlar. Müşteri bu inanılır malzemeyi baştan büyük bir saygı ile kabul etse de, elindekinin boş laf torbası olduğunu anlaması uzun sürmez.
  3. Gong, her konferansa çan biçiminde bir eğri çizerek başlayan danışmandır.
  4. Gelenekçi,A.Fisher’den beri istatistikte gerçekten önemli bir şey olmadığına inanmıştır ve sonuçta sınırlayıcı bir işeyen sözcük dağarcına kendisini kısıtlar. Bilgisayarları, şeytanın işi olarak görür.
  5. Rassallaştırıcı, iyi ‘rassallaştırıldığı’ sürece, başka ne yapıldığının fark etmeyeceğine sıkı bir biçimde inanır. 14 yaşındaki kızını, sevişirken yakalayıp, ‘sigara içmediğin sürece, canım’ diye onu uyaran anne gibidir.
  6. Nicelendirici’nin konumu: Sıkı bir ölçme yapabildiğin sürece, istediğini mi gözlediğin hiç farketmez.
  7. Daha Fazla Veri Çığırtkanı (başka bir betimle gerektirmez).
  8. Bit Ayıklayıcı, dikkatini her zaman önemsiz ama tartışmalı olana yoğunlaştırır. Uygun görünge dışındaki ikincil noktaları büyütür ve çabucak gerçek ve olağanüstü bir katkıyı, gerçeğin sınanmasında olası korkunç bir hataya indirir.(Makalelerim genellikle bu türler tarafından gözden geçirilir).

 Böylece, çelişkili duygularla ve duraksamayla müşterinin etkileşime yaklaşmasında şaşılacak bir şey yoktur. Ürettiği şeyin eleştirilmesini istemez, hem kendisine hem de bilgi alanına karşı  bir anlayış ve saygı yokluğunu duyar -ve korkar- , hakkında az şey bildiği bir bilim dalına bulaşmaya çekinir ve problemlerinin uygun bir biçimde ele alınmaması ile karşı karşıya kalabilir. Uygulamacı istatistikçilerin bildik sorunları- Gerçek, Onaylanma, ve Ödül yokluğundan da acı çekerler.

Kişilerarası Alanda Önlemler

Bu tartışma, danışmanın etkileşimlerini geliştirecek ve iletişimi daha iyi yapacak  belli iyileştirici eylemlerde bulunabileceğini göstermektedir.

Eleştirmen rolünü dengelemek için, yapılan iş ve gösterilen çaba için beğenisini ve tercihen büyük ilgisini ifade ederek başlayabilir. Bunu dürüstçe yapabilmek için, danışmanın biyolojik problemleri ve onların çözümlerine bağlı uygulama zorluklarını anlamak için ilk çabalarını harcaması gerekeceği açıktır. Dünyayı araştırmacının – olgumantıksal- gözleri ile görmeye çalışmalıdır. Bu belli bir açıklık, biyoloji bilgisi, ve  bir ilk kendini başkası yerine koyma umudu gerektirir. Kendisini ancak – diğer kişinin- bu yeni görüşüne açık tutarsa, araştırma ve veri toplamadaki en dürüst çabaları anlayabileceğine inanıyorum. Ancak, bu çözüm-vermeyi ileriki buluşmalara ertelemeyi gerektirebilir. Onun dünyasına ve ilgilerine yanıt getiriyorsa araştırmacının anlayabileceği ve kabul edeceği bir sürekli ilişki kavramı geliştirmelidir. Yeni düşüncelere açık ve eleştirmeyen izleyicilerle düşüncelerini ve gelişmelerini tartışan müşterilerden hiç yakınma duymamışımdır. Eğer klinik istatistikçisi önce ‘düşüncelere açık dinleyici’ örtüsüne  bürünmüşse, biyolog da, yeri geldiğinde, danışmanın yorumlarına daha çok katılmalıdır. Kökleşmiş Gong ya da Model Kurucu bu aydınlatıcılık aşamasına asla ulaşamazlar. Bir ilk-aşama anlayıştan önce onlar sözlü ya da yazılı eylem içindedirler.

Danışmanın ulaşmak için belirleyeceği bir başka canlı amaç da, müşterinin ince eğitimidir. Bu öğretim süreci, onu istatistiğin korunmacı reddine yol açacak  karmaşıklığı içinde  boğmamalıdır. Daha çok, istatistiksel yöntemlerin açık ve basit mantığı  vurgulanmalı ve çalışmasına uygulanmalıdır. Örneğin, müşterinin sonuçları ile ilgili ise, yani eğer fark bulamamışsa ve olumsuz buluşlar üzerine bir sürü binicilik varsa,  II. Tür hata basitçe gösterilmelidir. Danışman, özellikle  toplantı ve görüşmelerde müşterinin destek kişi olması kararlaştırılmadıkça deneycinin anlayamayacağı ya da anlatamayacağı çözümler getirmemelidir.  Değişke Çözümleme (DÇ)’ nin üstesinden gelemeyecek bir araştırmacı için, altı tane t sınaması bir DÇ’den daha iyidir. ÇD’nin yalnızca ara sıra görüldüğü  tıb ve biyoloji dergilerinde çoklu t sınaması standart uygulama olduğundan,  bu  örnek özellikle yerindedir.

Çok fazla ve çok çabuk sunuşun önlenmesi de iyi bir alışkanlıktır. Etkileşimin erken döneminde müşteri, başka hiç kimsenin sahip olmadığı öyle çok yeni ve yaşamsal gerçekleri kabul etmeyi zor bulacaktır. Sıklıkla gerçek böyleyse de, dışardan birinin bunu anlamasını beklemek çok olur. İlk buluşmada son yazılı metne kadar, sürekli olarak yavaş bir eğitim ve destek verilmelidir. Eğer deneyci istatistik üzerinde tökezlerse, tekrar yardım için başvurmayacaktır. Müşteri eğitimi bir üyelik  merkezinde grup biçiminde de yapılabilir. Gönüllü dersler temel düşünceleri öğretim üyelerine vermenin basit bir yöntemine ve ‘sanatı canlandırmaya’ dönüşebilir. İhtiyatlı müşteriye, onun benliğine ve gücüne kendisini teslim etmeden önce, istatistikçiye ve konusuna bir bakma şansı da verilmiş olur. Sağduyulu istatistiksel eğitim girişimleri umulur ki bu danışmanların tarzlarını geliştirecek ve danışman için daha ilgi çekici matematiksel özendiricilerle sonuçlanabilir. Bunlar –genellikle gecikmiş bir gelişme olan- deney tasarım istemlerine bile yol açabilir.

Aktif olarak üstesinden gelmeye çalışırken, ilk etkileşimin olumsuz bileşenlerini kabul etmede, danışmana araştırmacıdan daha fazlası düşmüş gibi görünebilir ve belki de bu alınganlık duygusuna kapılması için ona bir neden sağlar. Sert mantıksal bir karşılık, danışman ancak kendi davranışını denetleyebildiğinden, başka bir seçimin bulunmadığına işaret etmektir.  Daha üretken bir yanıt, müşterinin yardıma-yönlendirmesi düşüncesini içerir. Bir hasta gibi, yetkili kişisi danışmanından çocuksu beklentileri olabilir. Yardım isterken ondaki her hangi bir şeyi görmesini değil, ne istediğini ve neye gereksinimi olduğunu görmesini ister. Kişisel zaaflar, insanın zayıf yanları? Bunlar başkaları içindir. Anlaşmazlık istemez; bunun için gelmemiştir. Yardım için gelmiştir ve işi bitirmeden danışmanla buluşmak için gerekli gücü kendisinde uyandırmayı bu yönlenme içinde  daha zor bulur. Muhtaç kimseler yardım edicinin ihtiyaçlarını nadiren düşünürler.Müşterinin mesleki konumundan dolayı bunu kabul etmesi zordur. Onun kaba isteklerini minnettarlığa  ve etkilenime dönüştürmek danışmanlık marifet ve sanatıdır. Bu sözler, müşteriye istediği hizmeti sağlayarak onun arzu ettiğini vermenin (böyle yapmak hiç de uygun olmasa da) iyi bir başlama biçimi olduğu anlamına gelebilir. Böyle yaparak  onu desteklemek zordur. Olasılıkçı için birinin yapabileceği tüm şey, ilk ortaya çıktığında o anlamlı olasılık değerini ona vermektir. Ancak o daha iyi bir şey için geri gelebilir.

Olumsuz özellikler taşıyan müşterilerine karşı hareket ve davranışlarını  danışmanın vaktinin belirleyeceği de besbellidir. Kurumsal bir yapı içinde güvenilir konumdaki bir istatistikçinin çalışma yükünü en kolay ve en ilginç olanlarla kısıtlayabileceği kadar danışmanlık için yeterli istem bulunabilir. Acemi Çaylak durumunu iyileştirmek için her geleni almaya ve istatistiklerini yenilemeye zorlanır. Bu anlamda, zor müşteri ile en önemli rolü oynayan en az deneyimli istatistikçidir. Bize birkaç dost daha kazandırabilir. ‘Büyük Nişancı’ günahlardan arındırılmış, papazlığa yükseltilmişle çalışır. Genellikle Acemi, dine ileride girebileceklerin biriyle çalışır. ‘Büyük Nişancı’ çok şiddetle gereksinim duyulan ruhu, misyonerlik şevkini genellikle kaybetmiştir. Onlara yardım etmek için bilinmeyen gerçekleri bu gerçeklerin farkında olmayanlara genellikle getirendir ve bu kulların yardım edilmeye karşı belli bir direnişi söz konusudur. Bir çok olumsuz özelliği olan müşterilerle bu amaca ulaşmak için, birisi kuşkusuz bir ölçüde misyonerlik şevkine sahip olmalıdır.

Son olarak, eğer biyo-istatistikçi zamanının yarıdan çoğunu danışmanlığa harcıyorsa, etkin çalışma için oldukça kuşkulu ve zayıf bir konumdadır. İyi istatistiksel danışman, müşterisi ile zayıf değil güçlü bir konum içinde, düşkün değil uzlaşan bir  konum içinde görüşmelidir. Bu yolla, uygun karşılığı daha iyi isteyebilecektir.

KAPANIŞ

Görüşlerimi kişiler arası alanla sınırlamaya çalıştıysam da, açıktır ki eğitimsel ve kurumsal sorunlar özel zorluklara yol açar. İlerideki bir makalede, yapısal çevreyi, sorunlarını ve çözümlerini göz önüne almayı umuyorum. Bununla birlikte, büyük bir memnuniyetle kuruluşuna işaret etmekten kendimi alamadığım, genel amacı öğretim yöntemlerinin yenilenmesi olan Amerikan İstatistik Kurumu’nun ‘Tıb Bilimlerinde İstatistik Öğretimi’ Komitesi’ bir öz-eleştiri gereksinimi olduğunu kabul etmiştir. Daha belirgin olarak, hekim ve istatistikçilerden oluşan bir alt komite, ‘Tıbbi İstatistiksel Etkileşimin En Üst Düzeye Çıkarılmasını Etkileme Komitesi’ uzun zamandır özlenen üretken söyleşimin umudunu sunmaktadır.Umarım ki diğer gruplar: kamu sağlığı istatistikçileri, bilişimciler, biyo-matematikçiler, tıbbi biyoloji mühendisleri, vd., benzer girişimleri üstlenirler. Sonunda biyolojik gerçeklere matematiksel yönelimli bu yaklaşımların kaynaşımını da göz önünde bulundurmalıyız. Böyle yaparak, ödüllerimizin en büyüğünü toplayabiliriz.

 

KAYNAKLAR

Cameron, J.M. [1969] The Statistical Consultant in a Scientific Laboratory, Technometrics, 11, 247-54.

Cox, C.P. [1968] Some Observations on the Teaching of Statistical Consultancy, Biometrics, 24, 780-802.

Daniel, C. [1969] Some General Remarks on Consulting in Statistics, Technometrics, 11, 241-6.

Sprent, P. [1970] Some Problems of Statistical Consultancy, Journal of Statistical Society, A 133, 139-65.

Updated on 2 Ağustos 2018

Bir yorum yapın